6 Ağustos 2012 Pazartesi

Geçmişten Geleceğe ve Tersi: Katları Çıkıyoruz ve Düşüyoruz

PLATON GÜNLÜKLERİ: YANITLARI 

VERİLMİŞ BİR BULMACA MI? 



Peter Ackroyd'un katmanlı anlatısı daha ilk satırlardan karşılıyor bizi. Yepyeni bir anlayış, yepyeni bir çağ ve yepyeni bir tarih okuması. Fantastik bir zamansallığın ve tarih aktarımının eşiğindeyiz. Bu kitap kuşkusuz büyük Platon'a bir saygıduruşu niteliğinde. Öykü-anlatı kendisini çağımızın yaygın anlayışlarıyla hemen belirli bir mesafeye çekiyor.
 

Platon ve arkadaşları Londra'dalar. Yaşadığımız enformasyon, iletişim çağı çok gerilerde kalmış bile. Ve gelecek olduğunu düşündüğümüz bir ileri-geçmiş zamanda çağlar tartıya çıkarılıyor: Ansiklopedik bilgiler, nüktedan yaklaşımlar, acı dolu ironiler, neşeli eleştiriler eşliğinde.





Ackroyd, Londra'nın etrafında ördüğü bu fantasik öykü-anlatıda bizi sırayla katlardan çıkarıyor; sonra en aşağılara atıyor: Gelecek zamanda olduğumuzu düşünüyoruz tarihin üst katlarına ilerledikçe ama aslında giderek Platon'a yaklaşıyoruz. Büyük bir fark hep gölge gibi bizi takip ediyor. Platon sanki ölümsüzlerden birisi gibi ölümünden sonraki tüm çağların bilgisine sahip bir halde. Köstebek Çağı, Nüktebüyü Çağı vb. Antik Çağın büyük filozofu Platon, kendisinden sonraki tüm düşünce biçimlerini etkilemenin ötesine geçiyor, çağımızdan bile öte bir zamanda hayat buluyor Londra'da. Platon kendi zamanında demirlemiş ama sonraki tüm zamanlara hakim ve bu sayede onların ötesinde bir yerlerde, bir zamanlarda... O yüzden artık bizim bildiğimiz Platon mu değil mi sorusu hep yankılanıyor.

Ackroyd'un inceden inceye eleştirdiği çağımız, bir kıyamet öncesinin son adımları olarak betimleniyor. Tüm bu çok-katmanlı anlatı içerisinde, çağlar bir bir ele alınırken; insan, ruh, iletişim, zaman gibi meseleler edebi bir üslupla okuyucuya Platon'un konuşmaları üzerinden veriliyor. Platon bir yandan da Sokrates'in sonuna doğru ilerliyor, aynı yazgı, aynı dava ve suçlamalar onu da bekliyor. Sonunda, Londra'nın büyükleri tarafından mahkemeye çıkartılır Platon. Londra'nın altında, yer-altında başka bir dünya, başka bir gerçeklik daha olduğunu, söylendiği gibi gençleri yozlaştırmadığını ve kendisinin yanılsamalar içinde olduğunu söyleyen mahkemeye karşı gayet de aklının yerinde olduğunu savunur.






Tüm bu mahmeke, çağlar anlatısı süreci içerisinde, bir de Platon'un kendi ruhuyla konuşmaları vardır. Platon tüm suçlardan beraat etse de kendi kendisini sürgüne yollar, ve bu sürgün, başkaları için yalnızca onun gireceği yeni bir rüyadan ibarettir...

Kitabın kendi öyküsü içinde bizi ittiği tüm sorgulama, neşelenme ve arayış biçimleri yaşadıklarımıza ve yaşayacaklarımıza bambaşka bir gözlükle bakmayı sağlayabilecek kadar zengin ve çarpıcı... Ve y-önderimiz Platon olunca, kitabı okurken, bu gözlüğün oldukça küçük ve oldukça büyük şeyleri bize nasıl da ustalıkla gösterdiğinden bir an bile şüphe etmiyor bulacağız kendimizi... 





Bir bulmaca var karşımızda ama hiçbir şey bulmuyoruz, zaten bütün yanıtlar verilmiş, yazılmış durumda. Büyük soru ise şu: Acaba yanıtlar, bilinen soruların yanıtları mı gerçekten? Görünenin ardında başka yanıtlar mı var yoksa?.. Londra'nın arkasında başka bir Londra, Platon'un arkasında başka bir Platon?.. Yazıların arkasında başka bir yazı?..