*
Bizi tutturduğumuzu sandığımız yolun köşesinden çevirip ters-yöne doğru çektiğinde bile hiçbir pişmanlık duymadığımız için...
*
Yürürken artık görmediğimiz yansıtıcılardan, her yerden kaldırılmış aynalardan, sağa sola asılacak nesneler değil ama bir dünya yaptığı için... Bize yazı yoluyla dünyanın derinliklerini ve insanların ele-geçirilemez sırlarını verdiği için...
*
Yazısı, biçemi, metafizikçilerin, düşçülerin, hayalperestlerin, düşünen ve tutkusuyla yaşayanların ruhlarını yücelttiği için...
*
Yazdıklarını okurken, kitabı kapatıp bir an durup bizi düşünmeye, muhasebe yapmaya sevk ettiği ve bizi yazının hedefi olan dünyaya kendi kendine ittiği ve bu ayrılığa gücenmeyip, bunu özendirdiği için.
*
Karakterlerinin gerçekliğinden ve olayların yaşanmışlığından, gerçek oluşundan hiçbir şüphe duymadığımız halde, yine de anlatılanların "başka bir dünyaya" ait olduğunu hayal ettiğimiz için...
*
Aşk, ölüm, ruh, suç, ceza, tutku, arayış, bilgelik, inanç ve çile gibi tüm zamanların sorunlarını hiç öyle sonsuz zamanın çözülemez mirasıyla değil ama sanki yalnızca şimdinin nimetleriyle sergilediği için... En küçük zamanda, en büyük sorunları bize verdiği için.
*
İki türlü körlüğü daha iyi ayırt etmemizi sağladığı için. İlk körlük: dünyaya tamamen katılmanın, onun oluşlarına kapılmanın getirdiği kara-renk. İkinci tür körlük: Papini'ninkisi gibi, yazma uğruna edinilen körlük, dünyayı gördüğü için değil görülecek farklı bir dünya yarattığı ve mevcut dünyayı reddettiği için... Onu görerek onu onaylamayı şiddetle yadsıdığı için...
*
Ve tüm o ince korku, tüm o ince deha ve büyük üslup ipliklerini yalın, çarpıcı ve anlaşılır cümlelerle örerken, bize sonsuz bir yakınlıkta, bize dokunur gibi olduğu için... Karşımızda hep öylece durduğu ve hiç gitmediği için...
*
Ve hepsiyle birlikte biraz sisli bir ruhu olduğu için... Şeffaf olduğu kadar zamanı, mekanı geçirmeyen: ölümsüz... ruhu için...
Monokl Atölye
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder